1 Aralık 2010 Çarşamba

Adıyaman

Onun ağzından iki kere duydum bu kelimeyi. İlkinde deniz kenarında, yavaş yavaş giden bir arabanın arka koltuğundaydık. O kafasını kucağıma koymuş, gözleri kapalı bir şekilde dizlerimdeyken; ben saçlarını okşuyor, kocaman oldukları için her daim beğendiğim gözlerinin kapalı halini izliyordum. Aniden gözlerini açtı ve "Bu şekilde Adıyaman'a kadar gidebilirim." dedi. Hayatımda duyar duymaz beni mutlu eden bir kaç cümleden biridir.

İkinci duyduğumda bu duygu yoğunluğundan eser yoktu. "Askere gidiyorum" dedim. "Sana Adıyaman çıkacak" dedi. Kuvvetle muhtemel, uzak bir yeri tarif ederken aklına gelen ilk yer burası. Hiçbir önemi olmayan bir sözcüğün farklı an ve hislerde duyulduğunda ne kadar ayrı duygular oluşturabileceğinin hikayesi olsun bu da.